Geçtiğimiz yüzyılın başlarında, takvimler 17 Kasım 1906′yı gösterirken, Rus-Japon savaşının Japonya’yı alt üst ettiği günlerde Komyo’da bir çocuk doğar. Saki içip oğluna kardeş getirmek için didinmekten eve para getirmeye fırsat bulamayan babası nedeniyle, kendisinden sonraki sekiz kardeşinin bakımı konusunda aile bütçesine katkıda bulunmak zorunda kalan Soichiro Honda, bir bisiklet tamircisinde çalışmaya başlar.
Savaşın bitmesinin ardından Tokyo Garajı’na çırak verilir. Otomobillerle ilk kez burada, bir Ford Model T sayesinde tanışan minik Soichiro, bu gürültülü makinelerin dünyasına aşık olur. Henüz 17 yaşındadır ama içindeki aşkla işi çözer, değme şoförlerden iyi park etmeye, bulduğu otomobillerle garajın çevresinde oradan oraya dolanmaya başlar. Boş vakitlerinde otomobillerdeki eksiklikleri tespit eder, kendince yeni tasarımlar yapar.
Ancak 1923 yılındaki Büyük Kanto Depremi’nde garaj yerle bir olur, enkazın altından sadece bir kalfa ve Soichiro sağ çıkar.
Savaş sonrasının fakir Japonyasında, tren ve otobüslerde ölümle burun buruna yolculuk eden insanların ucuz ve küçük arabalara ihtiyaç duyduğunu fark etmiştir ancak hayallerini gerçekleştirmek için elinde imkan yoktur. Bisiklet tamirciliği yapan bacak kadar çocuğun sözünü koskoca Japonya’da kim dinler? Sonuçta bir çıraktır ve oturup otomobil üretecek kadar sermayesi yoktur ancak yine de elinden geleni yapar ve bisikletlere küçük motorlar takarak kendince bir motosiklet üretir. Bu motorlar küçüktür, güçsüzdür, üstelik fırın bacası gibi duman çıkarırlar ancak Soichiro’nun bu girişimi büyük yankı uyandırır. Dükkanın önünde sıraya giren Japonlara motorlu bisikletlerinden satarak güzel paralar kazanmaya başlar.
1825 yılında hayalini kurduğu dünyaya ucundan kıyısından adım atmayı başarır. Patronu Yuzo Sakakibara’dan aldığı ilhamla, bir ofset Ford motoru kullanarak çeşitli yarış araçları yapmaya başlar. Süper güç vermeye, ekstra soğutma radyatörleri takmaya, valf yuvalarını sertleştirmeye çalışan Soichiro, sürekli yenilik peşindedir. Hem sürüş mekanikeri hem de pilot olarak yıldızı parlamaya başlar ancak yarış kariyeri 1936 Japon Hız Rallisi’nde yaptığı kazayla sona erer. Bir omzu çıkan, bileği kırılan ve yüzünde kalıcı yaralar meydana gelen Soichiro, yarış dünyasından erken emekli olmasına rağmen 120 km/s ortalama hızıyla kendisinden sonra yaklaşık 20 yıl boyunca kırılamayan bir rekorun sahibi olur.
Yarışlardan emekli olunca mekanikerliğe hız verir. 1930′larda, Japonya’nın hava aracı sanayisinin büyüdüğünü ve görür ve pazarı hazır olan piston halka işine girerek üreticilik yoluna gider. 1942′de Toyota, hisselerinin \\%40′ını alr ve 2. Dünya Savaşı’ndan sonra Honda, yarısının likide edileceğini umarak geri kalanını da satar.
1945 yılında son kez iş değiştirir ve Honda Teknik Araştırmalar Enstitüsü’nü kurar. Fakir Japonya’nın petrol krizini fırsat bilir, satın aldığı ormandan reçine çıkararak bir nevi akaryakıt yapar ve ürettiği motorları bu yakıtla çalıştırmaya başlar. Bu öyle bir yakıttır ki, bir mahalleden ne zaman Honda geçtiği havadaki kozalak kokusundan anlaşılır.
Soichiro, iş yaşamındaki sıradışılığı özel yaşamına da yansıtır. Ağırbaşlı Japonların arasında çiçekli böcekli kıyafetler giyer, “koskoca adamsın, yakışıyor mu sana?” uyarılarına aldırmaz ve “ben sanatçıyım, keyfime göre yaşarım” diyerek aynen takılmaya devam eder. Aynı sıradışı davranışlar, yönetim anlayışına da etki etmiştir. Ne zaman kızıp bağıracağı, ne zaman neşeleneceği asla anlaşılmaz. Bu davranışları personeli korkutsa da, onlar Soichiro Baba’nın başarıyı ve yeni fikirleri her zaman desteklediğini bilir ve ona göre çalışırlar. Kendisine sunulan fikirleri beğenmediği zaman “bunu başka yerde söyleme sana gülerler” demek yerine fikri sunan kişiye nerede hata yaptığını tatlı dille anlatır, kendini geliştirmesine imkan tanır.
Honda Teknik Araştırmalar Enstitüsü, 1947 yılında ilk motosikletlerini üretmeye başlar ve 1948 yılında firmanın ismi Honda Motor Company olarak değiştirilir. Soichiro Honda ve arkadaşları, “Madem motosiklet üretiyoruz, o zaman yarışmalıyız” diyerek gaza gelip İngiltere’de Isle of Man Tourist Trophy Grand Prix’ye katılır ve 125 cc’de markalar şampiyonluğunu kaparlar. Honda bununla da kalmaz ve litre başına 100 hp üreten motosikletleriyle 50 cc’den 700 cc’ye kadar tüm klasmanlarda liderliğe el koyar.
Artık Japonya’dan çıkmış ve dünyaya açılmış olan Honda, 1959 yılında American Honda Motor Company’i kurarak Amerikan pazarına girer. 1960 yılında Suzuka’da sadece motosiklet üreten bir fabrika kurar.
1963 yılına kadar motosiklet yarışlarında tek lider olup tüm kupalara da el koyunca, otomobil üreticiliğine başlar ve 1964 yılında ilk seri üretim Hondalar yollara çıkar. Durup dinlenmeden çalışan Honda ekibi, aynı yıl dünyanın en güçlü arabalarının yarıştığı Formula 1′e katılır ve ilk yarışında 9. olur. 1965 yılında Formula 1′e devam eden Honda, Mexico GP ile ilk grand prix zaferini kazanır.
Honda, 1965 yılında portatif jeneratör üretimine başlayarak kalitesini yolların dışına çıkarır. 1966 yılında S800′ü ihrac etmeye başlayan Honda, 1967 yılında Suzuka’daki fabrikasında küçük arabalar da üretmeye başlar.
Honda, birçok firma ve takımın yaptığı gibi teknolojisini sadece yarışlar için saklamaz, yarışlarda edindiği tecrübeleri yol otomobillerine aktarır. 1966′da üretilen N360′da kullandığı “kararlı yol tutuş imkanı”yla yol otomobillerindeki en büyük teknoloji atağını gerçekleştirir.
1972 yılında piyasaya sürülen Civic, 1972, 1973, 1974 yıllarında üst üste yılın otomobili seçilir ve o günden bugüne 12 milyondan fazla satılır.
1976 yılında 1.000.000 adet Civic satışına ulaşılır ve yeni model Accord piyasaya sürülürken, Brezilya’daki motosiklet fabrikası da faaliyete başlar.
1982 yılında Amerika’da üretim yapan ilk Japon firması olarak Detroitlileri kızdırırsa da kendini durduramaz, üç yıl boyunca Civic üretir ve 1985 yılında aynı fabrikada 3 yeni modeli daha banttan çıkarmaya başlar: Integra, Today, Legend…
1986′da Kanada’da Accord üretmeye başlarlar. Soichiro Baba’nın dünyayı ele geçirme planları fabrikalarda devam ettiği gibi, Honda pistlerde de fırtına gibi esmektedir ve McLaren ortaklığında 1988 Formula 1 şampiyonluğunu kazanır.
Soichiro Honda, mühendislik ve ticari başarılarıyla bütün dünyaya ihracat yapan bir işadamı olmasına rağmen yarış pistlerinden kopamaz, mekanikerlerle beraber pistlerde, garajlarda sabahlamaya devam eder. Ticaretteki başarısının en büyük nedeni para kazanma hırsı değil, başarı hırsıdır. Sürekli en iyiyi yapmanın peşinde olan Soichiro Honda, gelişen rekabet ortamındaki üçkağıtlara aldırmaz, dürüstlük ve kaliteden asla ödün vermez. Masrafları kısıp kâr marjını yükseltmeye çalışan rakiplerine aldırmaz, pistlerden edindiği tecrübelere ve ürettiği sistemlere yurt dışında gelişen teknolojileri de ekler. Dünyanın aklına gelmeyeni yapar ve hafif alüminyumdan yüksek performanslı, az yakan ve çevreci bir motor üreterek çevresini bir kez daha şaşkınlığa sürükler.
Durup dinlenmeden Honda’yı geliştirmeye bakan Soichiro, arabalarına ABS, hava yastığı, dört tekerlekten çekiş gibi gelişmiş sistemler ekler, güneş enerjisiyle çalışan arabalar üretir, Avrupa’nın robot yapmak için teknoloji geliştirmeye çalıştığını duyunca “onlardan hızlı olmalıyım” diyerek Asimo’yu üretir ve dünyada büyük gürültü koparır.
Arada bir iki kadeh saki içmek için durup dinlenen Soichiro Honda, hergün yeni fikirlerle fabrikayı turlar, çocukluğunda kağıtlara, yerlere çizdiği araba ve motor planlarını aynı o günlerindeki heyecanla çizmeye devam eder. Pistlerde yatıp kalkar ve yarışmakta olan araçlarını geliştirmek için didinirken, pistlerden yollara yapılmış en büyük transfer olan VTEC motor teknolojisini 1988 yılında üretir.
Bu arada VTEC motor sistemleriyle Japonya’yı yeniden alt üst eden Honda, hamburger göbekli Amerikalıların devasa arabalarla kamyon yükü benzin yaktığını görür ve VTEC motor sistemlerini Amerika’da üretip satmakta olduğu Accord’lara uygular. VTEC motorlu Accord’lar Amerika’da satış rekorları kırınca Toyota ve Nissan da gaza gelir ve üç Japon markasının kombosu Henry Ford’un kemiklerini sızlatır. Amerika’nın altını üstüne getiren Japonlar, kendilerine çok güvenen kibirli Ford, Dodge, Chrysler gibi devleri dize getirir, Detroit krizine neden olurlar. Yavaşlamaya niyeti olmayan Honda, 1988′de Yeni Zelanda’daki ilk fabrikasını, 1989′da Amerika’daki 2. fabrikasını açar ve bu arada Accord Inspire modeli de piyasaya sürülür.
Formula 1 teknolojisi yollara taşınmaya devam eder ve bu teknolojinin en iyi kullanıldığı otomobil olan NSX, 1990 yılında piyasaya çıkar. 1991 yılında VTEC E motorlu Civic’ler yollarda görünmeye başlar, 1992′de İngiltere ve Filipinler’deki fabrikalar bantları çalıştırır. 1994′te Pakistan fabrikasını açar, Chrysler’in başlattığı minivan furyasına Odyssey ile katılarak Chrysler’i pişman eder ve 2. kuşak NSX’i piyasaya sürer. 1995′de hafif arazi aracı CR-V ve 6. nesil Civic piyasaya sürülürken, 1997′de Türkiye fabrikası faaliyete başlar, 3. kuşak NSX ve 5. kuşak Prelude yollara merhaba der.
Bu ticari başarıların yanında motor sporlarında da rüzgar gibi esen Honda, 1986, 1987, 1988, 1989, 1990, 1991 sezonlarında takımlar şampiyonluğunu 6 kez, 1987, 1988, 1989, 1990, 1991 sezonlarında pilotlar şampiyonluğunu 5 kez kazanarak bir döneme damgasını vurur. Honda, 1997, 1998, 1999, 2000 sezonlarında CART Sürücüler Şampiyonası’nda 4 kez, 2004 ve 2005 sezonlarında Indy Sürücüler Şampiyonası’nda 2 kez markalar şampiyonu olur ve 2006 MotoGP yarışlarında 600. yarışını kazanır.
Soichiro Honda emekli olana kadar her konsepti kendisi test eder, hataları kendi bulur ve mühendislerin canına okur. 67 yaşına geldiğinde artık hızlı arabaları test etmek için biraz yaşlandığını zor da olsa kabullenir ve 1973 yılında emekli olarak mühendislerinin rahat bir nefes almasını sağlar. “Bir şirket, eski başkanı nadiren işe karıştığında ve sadece kendi ailesinden birinin kendi yerini almamasını sağlamak konusunda değil, başkanlığın liyakat bazında verilmesini sağlamak konusunda katı olduğunda ilerler” der ve emeklilik günlerini kahvede saki içip Tokyo İdman Yurdu maçlarını izlerken hükümeti eleştirerek harcamak yerine “teknolojiyi ve ekolojiyi dengelemek” için Honda Vakfı’nı kurarak çalışmaya devam eder. Aynı zamanda Tokyo Sanayi ve Ticaret Odası’nda ve Japonya Otomobil Üreticileri Birliği’nde başkan yardımcılığı yapan Soichiro Honda, Japon otomobil sanayiine dev bilgi birikimini ve kalite anlayışını miras bırakarak 1991 yılında hayata gözlerini yumar.
Yaşamı boyunca ticari kaygıları bir kenara bırakıp sadece işine odaklanan ve kazandığı başarılarla ufak bir bisiklet tamirciliğinden başladığı işi dünyanın bütün ülkelerinde beğenilerek kullanılan bir marka haline getirmeyi başaran bir adamın öyküsü. Motor takıp yürütmeye çalıştığı bisikletlerle uğraşırken bu kadarını hayal edebilir miydi?
Pebble Beach Concours d’Elegance
Eklenme Tarihi :
Eklenme Tarihi :
Eklenme Tarihi :